Depremler, yüksek enflasyon, bitmeyen zamlar, yaşamak için sadece nefes alabilen geniş halk katmanları, hiç durmadan gelen sığınmacılar ve onların yol açtığı sorunlar…
Ülkenin fotoğrafını bu şekilde çekersek çok da haksızlık yapmış sayılmayız. Tüm halkımızın böyle bohem bir ortamda Mehmet Şimşek’in acı reçetesine ayak uydurmaya çalıştığı süreçte, umut saçan gelişmeler de var. Mesela Filenin sultanları…
Lakin güzelliğe, iyiliğe, neşeye düşman, mutlu insanları görmeye tahammül edemeyen, zihinlerinin karanlık dehlizlerinde kötülükten başka bir şey barındırmayan bazı yobaz kafalar, Ay-Yıldızlı kızlarımıza saldırıyor.Sadece onlar mı, tabi hayır! Kendi içsel dünyalarında yaşadıkları açmazlarla baş edemeyen, menfaat için nereye yanaşacağını bilemeyen liboş tayfa da boş durmuyor, millilerimizesaldırmayı görev bilip, bir kesime şirin görünmeye, dikkat çekmeye çalışıyor.
Göğsünde ay yıldız taşıyan, Türk Milletini temsil eden sporculara yok şort boyu, yok özel hayatı gibi kendilerince yanlış gördükleri konular üzerinden saldırıyorlar. Ülkeyi ikiye bölmeye, kaostan beslenmeye çalışıyorlar…
Final maçına gelene kadar kızlara yapılan bu saldırılar tarihin karanlık sayfalarında yerini aldı. O pervasızca eleştirenler bu sözlerinden belki de utanmaya başlamışladır bile. Armudun çöpü misali eften püften görüşlerle kızlarımıza saldıranlar, hatta rakibimiz Sırbistan’ı destekleyenler bakalım bu hainliklerinin üstünü nasıl kapatacaklar ! Karma eğitim istemeyen, kadın çalışmasın evinde oturup çocuk baksın diyen, üç kadının aynı erkekle evli olmasını savunan ve bugünlerde nedense palazlanan zihniyetlerin yansımasından başka bir şey değil bu olay. Atatürk’ün açtığı uygarlık yolunda ilerleyen, kendi ayakları üzerinde duran, her açıdan eşit toplumsal kesimlerin oluşmasına katkı sağlayan kazılarımıza düşman olanları çok iyi anlıyoruz. Bu hazımsızlıkları yeni değil. Ancak onların anlamadığı bir şey var; Türkiye’yi asla muasır medeniyetlerin üzerine çıkmaktan alıkoyamayacaklar.